Şehri Gezen Konser Aracı: Sahnefon
- Deniz Altun
- 12 Mar 2019
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 22 May 2019
Eskişehir’de Sahnefon adı verilen gezen konser aracımız geçtiğimiz aylarda ilk konserini verdi ve insanları, müziği ve dansı sokağa indirdi. Yüzlerce Eskişehir insanıyla birlikte biz de Adalar'da günün keyfini çıkardık. Projemizin fikir aşamasından itibaren tüm öyküsünü sizlere aktarıyorum.
Ağustos’un ılık akşamlarından birinde, Odunpazarı’nda bir kafede birkaç İletişim Fakültesi öğrencisi ve kafe çalışanlarının kafa kafaya vermesiyle doğdu birazdan anlatılacaklar. Uzun zamandır bir şeyler için çabalıyorduk ancak tatmin olmamıştık yaptıklarımızdan. İçimizdeki eksikliği dolduracak bir atılımın peşindeydik hepimiz. Herhangi bir fikir bize olasılıklar dahilinde ve heyecanlandırıcı geliyordu. Yine bizi o akşam için heyecanlandırıp ertesi sabah unutacağımız şeyleri konuşup kafeden kalkacaktık ki, muhabbetimize kulak misafiri olan kafe sahibi yanımıza gelip oturmak için izin istedi. Bütün hikaye de burada başladı.
Kafe sahibi önce teker teker hepimizle tanıştı ve kendini tanıttı. Bu adam yaz tatilinde orada geçirdiğimiz günlerde ve saatlerde rastalı saçları ve sıra dışı giyimiyle hep kafenin bir köşesinde kendi halinde canlı müzik yapan ve kafenin sahibi olduğunu hiç belli etmeyen o adamdı. Orada geçirdiğimiz bütün günlerde bizim konuştuklarımızı dinlemişti ve çoğu konuda bizimle aynı fikirdeydi. Şanslıyız ki o da içindeki eksikliği dolduracak bir atılımın peşindeydi ve o akşam yanımıza oturmuştu. Sonrasında hayatını müzikle bütünleştirmiş ve bütün fikirlerine müziği de entegre etmiş olan bu adam bize uzun zamandır kafasında olan bir planı anlattı: Şehri gezen ücretsiz bir konser aracı. Daha sonradan değişecek olan o günkü ismiyle Rastage.
Fikir insanları sokağa çağırmak, sokaktakileri sokakta tutmak, bir araya getirmek ve sadece bir araya gelmeleri koşuluyla ücretsiz olarak eğlenebileceklerini göstermek üzerineydi. Kafe sahibi bunu uzun zamandır düşünüyordu ve hatta Belediye’ye bu fikrini sunmuş, olumlu geri dönüş almıştı. Belediye böyle bir proje için eski karavan tipi bir araca sahip olduğunu bile söylemişti. Dolayısıyla bu iş için sürekli Belediye ile iletişim halindeydi. Hepimiz adamı pür dikkat dinledik, fikir çok iyiydi hatta beklediğimiz fırsat bile olabilirdi fakat “Peki biz olayın neresindeyiz?” diye düşünmeye başlarken bizim rolümüz konuşulmaya başlandı. İletişim Fakültesi öğrencileri olarak bizler bu projenin medya ayağı olacaktık. Konser aracının renginden döşemesine, konserlerin planlanmasından çekimlerine kadar her şey bize emanet edilecekti. Kafe sahibi “Yapabilir misiniz?” diye sorduğunda hiç tereddüt etmeden “Yaparız.” cevabını verdik. Kendimize güveniyorduk ve beklediğimiz fırsat olacağını düşünüyorduk. Yapabileceklerimizi ve ayrıntıları konuşmaya başladıktan sonra ise bu kez kendini şanslı hissedenin kafe sahibi olduğu yüzünden anlaşılıyordu.
Çok geçmeden hazırlıklara başladık. Evet Belediye’nin daha önce de söylediği için bu projede kullanılabilecek bir aracı vardı fakat araç ilk gördüğümüz haliyle bir hurdadan farksızdı. Yıllardır kullanılmamıştı ve baştan yaratılması gerekiyordu. Araçtan başlanması gerekiyordu ve Belediye aracın motorunu, içini ve dışını yeniledi ve karşımıza yalnızca tasarımını bekleyen bir araç çıkardı. O andan sonra iş bizdeydi. Aracı bir meydana indirdik ve dijital olarak denemeler yapabilmek için fotoğraflarını çektik. Sonrasında günlerce hatta haftalarca bilgisayar üzerinden denemeler yaptık. Tek bir rengin bile onlarca farklı tonunu deneyip en iyisine karar vermeye çalışıyorduk. Bu işin uzaması şevkimizi kırmıyor aksine yaptıklarımızın ekranda karşılığını gördükçe bizi daha da heyecanlandırıyordu. Yaklaşık bir aylık bir sürecin sonunda ise aracın tasarımı hazırdı. Mor üzerine turuncuya çalan sarı bir tasarım. Gerekli yerlere tasarımımızı ilettik ve beklemeye başladık.
Aracın tasarımının bitmesini bekleyene kadar geçen süreçte konuştuğumuz tek şey bu projeydi. Belediye aracı onaylamış ve bize bir bütçe ayırmıştı. Projenin ismini de Türkçe olması gerektiğini düşünerek Rastage’den Sahnefon’a çevirmişti. Her şey yolunda gidiyordu. Her gün konserin yapılacağı günü düşünüyor ve planlar yapmaya çalışıyorduk. Belediyenin bize ayırdığı bütçeyi nasıl kullanmamız gerektiğini, hangi ekipmanların bizim için daha iyi olacağını, konserin nerede yapılabileceğini ve nasıl bir grubun çıkması gerektiğini konuşuyorduk. Bütün bunları planlamaya çalıştığımız birkaç hafta sonunda aracın tasarımının bittiği haberini aldık. Bütün ekip aracın yanına gittik ve heyecanımız başka bir boyuta ulaştı. Araç çok güzel görünüyordu ve verdiğimiz emeğin karşılığını canlı görmek bize hepsinin gerçek olduğunu hatırlatmıştı. Sonraki birkaç günde yaptığımız toplantılarda artık her şeyi kesinleştirmeye başladık. Ekipman listemiz hazırdı, konser günü ve yeri belirlenmişti. İlk konser 25 Kasım Pazar günü Eskişehir Adalar’da Sütlü Kakao grubu ile verilecekti. Tanıtımlar yapılmaya başlandı ve Sahnefon ismi ilk kez insanların karşısına çıktı.
Konser günü ekip olarak düşünmemiz gereken çok fazla şey vardı. Aylardır o gün için çalışmıştık ve her şeyin yolunda gitmesi gerekiyordu. Konser saatinden çok daha erken alana ulaştık ve hazırlıklara başladık. Birkaç saat içinde araç, Sütlü Kakao ve biz hazırdık. Konserin başlamasına iki saat kala kalabalık oluşmaya başlamıştı bile. Bu da bizim heyecanımızı artırıyordu. Bütün ayarlamalar yapıldıktan sonra konser başladı. Sütlü Kakao grubunun solisti 20 yıldır Türkiye’de yaşayan Güney Afrika Cumhuriyeti vatandaşı Tandile Nkonyeni’ydi ve grubun kalanı Türklerden oluşuyordu. Sahnede çok sempatik görünen bu gruba kalabalık çok çabuk ısındı ve işler beklediğimizden çok daha iyi gitmeye başladı. Her dakika kalabalık daha da artıyor ve tempo daha da yükseliyordu. Konserin ilk 20 dakikası geride kaldığında Adalar’da dans eden onlarca insan ile karşı karşıya kaldık. Bu tam da ilk gün kafe sahibinin bize anlattığı tabloydu. Konser sonuna kadar her şey yolunda gitti. Beklediğimizden daha büyük bir kalabalık, beklediğimizden daha iyi vakit geçirerek dağılmaya başladı evlerine. Bizim de yüzlerimizde büyük bir tebessüm bıraktılar günün sonuna kadar. Genci, yaşlısı o gün yolu Adalar’dan geçen herkes konser için aracımızın yanındaydı ve birkaç saatliğine de olsa insanlar arasındaki duvar yıkılmıştı. Biz de sokakta böyle bir gün geçirmeyi çok özlediğimizi o gün fark ettik.
Comments